Haydarpaşa İngiliz Mezarlığı
Haydarpaşa İngiliz Mezarlığı, İstanbul’un Anadolu yakasında, Üsküdar ve Kadıköy arasındaki Haydarpaşa semtinde yer alan İngiliz askeri mezarlığıdır.
İlk olarak 1854-1856 yılları arasında Kırım Savaşı'na katılarak savaşta yaşamını yitiren İngiliz askerlerinin gömülmesi için devet eliyle tahsis edilen mezarlık, o dönemde Osmanlı İmparatorluğu'nun müttefiği olan İngiltere'nin hizmetine verilen ve Florence Nightingale’in çalıştığı Askerî Hastane'nin (Selimiye kışlası) hemen yanında bulunmaktadır. Kırım Savaşı'nda çoğu koleradan ölen yaklaşık 6000 askerin yanı sıra, mezarlıkta Birinci ve İkinci Dünya savaşlarında ve çeşitli nedenlerle yaşamını yitiren İngiliz vatandaşı asker ve siviller de gömülüdür.
Başlangıçta mezarlığı oluşturan arazi iki ayrı parselden oluşuyordu ve 1855'te Osmanlı Hükümeti tarafından İngiliz Hükümetine bağışlanmıştı. 1867'de bu iki ayrı araziyi birbirine bağlamak için ikinci bir arazi daha verildi. 1867'den itibaren mezarlığa İngiliz sivil cenazeleri de gömülmeye başlandı.
Giriş kapısının yakınında görebileceğiniz ilk anıt, Alman-Jäger anıtıdır. Bu, Kırım'da ölen İngiliz-Alman Lejyonu askerlerinin anısına dikilmiş sembolik kırık bir sütundur.
Biraz ileride Sör Edward Barton’un mezar taşı vardır. Sir Edward Barton (1562 - 18 Ocak 1597) İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth tarafından atanan Osmanlı İmparatorluğu Büyükelçisiydi.
Barton, Osmanlı İmparatorluğu'nda İngiliz büyükelçiliğinin kurucusu William Harborne'nin sekreteri olarak 1578'de İstanbul'a geldi. Harborne 1588'de İngiltere'ye döndüğünde, Kraliçe I. Elizabeth tarafından onun yerine büyükelçi olarak atandı. Bu arada çok güzel Türkçe öğrenmiş ve Bab-ı Ali'de saygı gören biri olmuştu.
O dönemde İngiltere ile İspanya savaş halindeydi. Barton bir yandan bu savaşta Osmanlı'nın desteğini almaya çalışırken diğer yandan da İngiliz ticari çıkarlarını korumak için, örneğin Floransa'nın Osmanlı topraklarında kumaş ticareti yapmasını engellemek için, Bab-ı Ali'yi ikna etmeye çalışıyordu.
1596'da Barton, Macaristan'a karşı girişilen seferde Sultan III. Mehmet'e eşlik etti ve Eger kuşatmasına katıldı. Son günlerini, 1596 yılında şehirdeki veba salgınından korunmak için gittiği Heybeliada'da geçirdi. Orada öldü ve Heybeliada'daki Hristiyan kilisesinin mezarlığına gömüldü.
Bir süre sonra mezar taşı yerinden alındı ve manastırın kapısının üstüne kondu. Lord Strangford (1820 ve 1824 arasında Türkiye'deki İngiliz büyükelçisi) konduğu yerden alınıp ve mezarlıktaki yerine geri koyulmasını emredinceye kadar kapının üzerinde kaldı. Mezarı daha sonra İngiliz Haydarpaşa Mezarlığı'na nakledildi.
EDUARDO BARTON
ILLUSTRISSIMO SERENISSIMO
ANGLORUM REGINAE ORATORI
VIRO PRAESTANTISSIMO
QUI POST REDITUM
A BELLO UNGARICO
QUO CUM INVICTO TURCORUM IMPARATORE
PROFECTUS FUERAT DIEM OBIIT
AETATIS ANNO XXXV SALUTIS VERUM
ANNO MDXCVII XVIII CALENDIS IANNUAR
İlk olarak 1854-1856 yılları arasında Kırım Savaşı'na katılarak savaşta yaşamını yitiren İngiliz askerlerinin gömülmesi için devet eliyle tahsis edilen mezarlık, o dönemde Osmanlı İmparatorluğu'nun müttefiği olan İngiltere'nin hizmetine verilen ve Florence Nightingale’in çalıştığı Askerî Hastane'nin (Selimiye kışlası) hemen yanında bulunmaktadır. Kırım Savaşı'nda çoğu koleradan ölen yaklaşık 6000 askerin yanı sıra, mezarlıkta Birinci ve İkinci Dünya savaşlarında ve çeşitli nedenlerle yaşamını yitiren İngiliz vatandaşı asker ve siviller de gömülüdür.
Başlangıçta mezarlığı oluşturan arazi iki ayrı parselden oluşuyordu ve 1855'te Osmanlı Hükümeti tarafından İngiliz Hükümetine bağışlanmıştı. 1867'de bu iki ayrı araziyi birbirine bağlamak için ikinci bir arazi daha verildi. 1867'den itibaren mezarlığa İngiliz sivil cenazeleri de gömülmeye başlandı.
Giriş kapısının yakınında görebileceğiniz ilk anıt, Alman-Jäger anıtıdır. Bu, Kırım'da ölen İngiliz-Alman Lejyonu askerlerinin anısına dikilmiş sembolik kırık bir sütundur.
Jäger, başlangıçta hafif piyadelere verilen bir isimdi, ancak sonraları daha geniş bir kullanıma sahip olan bir Alman askeri terimidir.
Erken modern çağda Almanca konuşulan devletlerde kelimenin tam anlamıyla "avcı" olarak çevrilebilirken, daha sonraları Jäger terimi, avcıları, keskin nişancıları ve koşucuları tanımlamak için kullanıldı.
İngiliz Alman Lejyonu , Kırım Savaşı'nda Britanya için savaşmak üzere toplanmış bir grup Alman askeriydi.
Lejyonun komutanı Tümgeneral Richard von Stutterheim'dı.
Savaşın sona yaklaştığı bir dönemde göreve başlayan lejyon bu nedenle askeri harekata çok az katılmış ve Kasım 1856'da dağıtılmıştır. Yabancı bir ülkeye hizmet ettikleri için, memleketlerine geri döndüklerinde çeşitli zorluklarla karşılaşan bu askerler ve lejyon üyelerinin çoğu, İngiliz idaresinde olan, Güney Afrika'daki Doğu Cape Kolonisi'ne yerleştirilmiştir.
Erken modern çağda Almanca konuşulan devletlerde kelimenin tam anlamıyla "avcı" olarak çevrilebilirken, daha sonraları Jäger terimi, avcıları, keskin nişancıları ve koşucuları tanımlamak için kullanıldı.
İngiliz Alman Lejyonu , Kırım Savaşı'nda Britanya için savaşmak üzere toplanmış bir grup Alman askeriydi.
Lejyonun komutanı Tümgeneral Richard von Stutterheim'dı.
Savaşın sona yaklaştığı bir dönemde göreve başlayan lejyon bu nedenle askeri harekata çok az katılmış ve Kasım 1856'da dağıtılmıştır. Yabancı bir ülkeye hizmet ettikleri için, memleketlerine geri döndüklerinde çeşitli zorluklarla karşılaşan bu askerler ve lejyon üyelerinin çoğu, İngiliz idaresinde olan, Güney Afrika'daki Doğu Cape Kolonisi'ne yerleştirilmiştir.
Biraz ileride Sör Edward Barton’un mezar taşı vardır. Sir Edward Barton (1562 - 18 Ocak 1597) İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth tarafından atanan Osmanlı İmparatorluğu Büyükelçisiydi.
Barton, Osmanlı İmparatorluğu'nda İngiliz büyükelçiliğinin kurucusu William Harborne'nin sekreteri olarak 1578'de İstanbul'a geldi. Harborne 1588'de İngiltere'ye döndüğünde, Kraliçe I. Elizabeth tarafından onun yerine büyükelçi olarak atandı. Bu arada çok güzel Türkçe öğrenmiş ve Bab-ı Ali'de saygı gören biri olmuştu.
O dönemde İngiltere ile İspanya savaş halindeydi. Barton bir yandan bu savaşta Osmanlı'nın desteğini almaya çalışırken diğer yandan da İngiliz ticari çıkarlarını korumak için, örneğin Floransa'nın Osmanlı topraklarında kumaş ticareti yapmasını engellemek için, Bab-ı Ali'yi ikna etmeye çalışıyordu.
1596'da Barton, Macaristan'a karşı girişilen seferde Sultan III. Mehmet'e eşlik etti ve Eger kuşatmasına katıldı. Son günlerini, 1596 yılında şehirdeki veba salgınından korunmak için gittiği Heybeliada'da geçirdi. Orada öldü ve Heybeliada'daki Hristiyan kilisesinin mezarlığına gömüldü.
Bir süre sonra mezar taşı yerinden alındı ve manastırın kapısının üstüne kondu. Lord Strangford (1820 ve 1824 arasında Türkiye'deki İngiliz büyükelçisi) konduğu yerden alınıp ve mezarlıktaki yerine geri koyulmasını emredinceye kadar kapının üzerinde kaldı. Mezarı daha sonra İngiliz Haydarpaşa Mezarlığı'na nakledildi.
ILLUSTRISSIMO SERENISSIMO
ANGLORUM REGINAE ORATORI
VIRO PRAESTANTISSIMO
QUI POST REDITUM
A BELLO UNGARICO
QUO CUM INVICTO TURCORUM IMPARATORE
PROFECTUS FUERAT DIEM OBIIT
AETATIS ANNO XXXV SALUTIS VERUM
ANNO MDXCVII XVIII CALENDIS IANNUAR
Birkaç adım yürüdükten sonra karşımıza mezarlığın en görkemli anıtı çıkar: Kırım Savaş Anıtı veya o zamanki adıyla Üsküdar Anıtı.
Bu anıt, 1857 yılında Kraliçe Victoria (1819 -1901) tarafından Kırım Savaşı'nda ölen İngiliz askerlerinin anısına yaptırılmıştır. Fransız heykeltıraş Baron Carlo Marochetti (1805 - 1867), eseri zamanın modası olan Mısır tarzında tasarladı ve eser, Mayıs 1856'da Sydenham'daki Kristal Saray'da, Kırım savaşının bitmesi nedeniyle düzenlenen Barış Festivali'nde büyük bir törenle açıldı. Açılış, askeri bando, Crystal Palace orkestrası ve 12.000 ziyaretçinin katılımıyla Kraliçe Victoria ve Prens Albert'in huzurunda gerçekleşti. Bununla birlikte, savaş anıtı, kısmen maliyeti nedeniyle (17.500 £), büyük eleştirilerin hedefi oldu.
Anıt, kare bir kaideden ve onun üzerine konmuş ünlü Aberdeen granitinden yapılmış bir dikilitaştan oluşur. Kaide 2,5m genişliğinde ve 7m yüksekliğindedir. Kaidenin üst kısmının her köşesinde zaferi simgeleyen, her biri bir palmiye yaprağı ve bir taç tutan ve başları ile bir güneşliği taşımak için karyatid görevi gören dört melek heykeli vardır. Anıtın toplam yüksekliği 28 metredir.
Benim düşünceme göre, bu dört melek, Rusya'ya karşı savaşıp zafer kazanan dört ülkeyi (Osmanlı İmparatorluğu, Birleşik Krallık, Fransa ve Sardinya Krallığı) temsil etmektedir.
Anıt, kare bir kaideden ve onun üzerine konmuş ünlü Aberdeen granitinden yapılmış bir dikilitaştan oluşur. Kaide 2,5m genişliğinde ve 7m yüksekliğindedir. Kaidenin üst kısmının her köşesinde zaferi simgeleyen, her biri bir palmiye yaprağı ve bir taç tutan ve başları ile bir güneşliği taşımak için karyatid görevi gören dört melek heykeli vardır. Anıtın toplam yüksekliği 28 metredir.
Benim düşünceme göre, bu dört melek, Rusya'ya karşı savaşıp zafer kazanan dört ülkeyi (Osmanlı İmparatorluğu, Birleşik Krallık, Fransa ve Sardinya Krallığı) temsil etmektedir.
Melek heykelleri arasında, kaide cephelerinde İngilizce, Fransızca, İtalyanca ve eski Türkçe olmak üzere 4 farklı dilde yazılmış 4 adet levha bulunmaktadır.
Florence Nightingale’in bu bölgedeki hemşirelik hizmetinin 100. yıl dönümünü kutlamak için Türkiye'deki İngiliz topluluğu tarafından yaptırılan ve Kırım Anıtı'nın kaidesine konan bir bronz levhanın açılışı 1954 İmparatorluk Günü'nde yapıldı.
Güneşliğin her yüzünün ortasında, etrafında Fransızca cümle bulunan bir arma vardır.
Güneşliğin her yüzünün ortasında, etrafında Fransızca cümle bulunan bir arma vardır.
Honi soit qui mal y pense, İngiliz şövalyelik Dizbağı Nişanı sloganı olarak kullanılan Fransızca bir cümledir.
Bu sözler ilk olarak 14. yüzyılda İngiltere Kralı III.Edward tarafından söylenmiştir. O yıllarda Fransa'nın bir bölümü İngiltere'nin hakimiyeti altındaydı. İngiliz sarayında, aristokratlar, din adamları arasında ve hukuk mahkemelerinde konuşulan dil Norman Fransızcasıydı.
1348 civarında, Kral III.Edward, bugün Britanya'da verilen en yüksek Şövalyelik Nişanı ve üçüncü en prestijli onur nişanı olan Dizbağı Şövalyelik Nişanını ihdas etmiştir. Nişan’a neden bu ismin verildiği kesin olarak bilinmemektedir.
Tarihçi Elias Ashmole'a göre, Dizbağı (Jartiyer), Yüz Yıl Savaşları sırasında Kral III. Edward'ın Crécy Savaşı'na hazırlanırken "işaret olarak kendi jartiyerini kullandığı" fikri üzerine ihdas edilmiştir. İyi donanımlı İngiliz ordusu, Normandiya'daki bu savaşta Fransız Kralı VI.Philip komutasındaki binlerce şövalyeden oluşan güçlü bir orduyu yenilgiye uğratmıştı.
Polydore Virgile'ye göre ise, o zamanlar kralın gözdesi olan Salisbury Kontesi genç Jeanne de Kent, Calais'de bir balo sırasında Kral ile dans ederken kazara jartiyerini yere düşürdü. İngiltere Kralı III. Edward, eğilip jartiyeri yerden alıp kendi dizine bağladı ve gülümseyen kalabalığa dönerek o dönem Fransızcası ile "Messires Honi soit qui mal y pense” (Beyefendiler kötü düşünen utansın) dedikten sonra “bugün buna gülenler yarın bu bandı takmaktan gurur duyacaklar ve şimdi alay edenler ilerde büyük bir hevesle onun peşinden koşacaklar” dedi.
Gözdesine, bu mavi kurdeleyi prestijli bir nişan haline getireceğine ve en mağrur veya ihtiraslı saray mensuplarının bile onu taşımaktan fazlasıyla mutlu olacaklarına söz verdi. Böylece, Yüz Yıl Savaşlarının ortasında, 23 Nisan 1348'de İngiliz şövalyelik nişanlarının en yükseği olan Dizbağı Nişanını yarattı.
Günümüzde bu ifade, "Bunda kötü bir şey görenlere yazıklar olsun" demek için kullanılabilir.
Birleşik Krallık'ın kraliyet arması veya sadece kraliyet arması, İngiliz hükümdarının resmi armasıdır. O dönemde Kraliçe Victoria, şu anda ise Kraliçe II. Elizabeth'in armasıdır
Kraliyet armalarından biri olan bu slogan İngiltere’de bir çok kamu binasında (tüm İngiltere ve Galler’deki mahkemeler) asılıdır. Sömürge döneminde İngiliz Milletler Topluluğu’nun bir çok kamu binasında da mevcuttu. Ayrıca İngiliz hükümetinin bir çok resmi belgesinde (örneğin İngiliz pasaportlarının ön kapağında) yer alır.
Biraz ilerleyince, Nicolas O'Conor anıt şapelini görürüz.
Bu sözler ilk olarak 14. yüzyılda İngiltere Kralı III.Edward tarafından söylenmiştir. O yıllarda Fransa'nın bir bölümü İngiltere'nin hakimiyeti altındaydı. İngiliz sarayında, aristokratlar, din adamları arasında ve hukuk mahkemelerinde konuşulan dil Norman Fransızcasıydı.
1348 civarında, Kral III.Edward, bugün Britanya'da verilen en yüksek Şövalyelik Nişanı ve üçüncü en prestijli onur nişanı olan Dizbağı Şövalyelik Nişanını ihdas etmiştir. Nişan’a neden bu ismin verildiği kesin olarak bilinmemektedir.
Tarihçi Elias Ashmole'a göre, Dizbağı (Jartiyer), Yüz Yıl Savaşları sırasında Kral III. Edward'ın Crécy Savaşı'na hazırlanırken "işaret olarak kendi jartiyerini kullandığı" fikri üzerine ihdas edilmiştir. İyi donanımlı İngiliz ordusu, Normandiya'daki bu savaşta Fransız Kralı VI.Philip komutasındaki binlerce şövalyeden oluşan güçlü bir orduyu yenilgiye uğratmıştı.
Polydore Virgile'ye göre ise, o zamanlar kralın gözdesi olan Salisbury Kontesi genç Jeanne de Kent, Calais'de bir balo sırasında Kral ile dans ederken kazara jartiyerini yere düşürdü. İngiltere Kralı III. Edward, eğilip jartiyeri yerden alıp kendi dizine bağladı ve gülümseyen kalabalığa dönerek o dönem Fransızcası ile "Messires Honi soit qui mal y pense” (Beyefendiler kötü düşünen utansın) dedikten sonra “bugün buna gülenler yarın bu bandı takmaktan gurur duyacaklar ve şimdi alay edenler ilerde büyük bir hevesle onun peşinden koşacaklar” dedi.
Gözdesine, bu mavi kurdeleyi prestijli bir nişan haline getireceğine ve en mağrur veya ihtiraslı saray mensuplarının bile onu taşımaktan fazlasıyla mutlu olacaklarına söz verdi. Böylece, Yüz Yıl Savaşlarının ortasında, 23 Nisan 1348'de İngiliz şövalyelik nişanlarının en yükseği olan Dizbağı Nişanını yarattı.
Günümüzde bu ifade, "Bunda kötü bir şey görenlere yazıklar olsun" demek için kullanılabilir.
Birleşik Krallık'ın kraliyet arması veya sadece kraliyet arması, İngiliz hükümdarının resmi armasıdır. O dönemde Kraliçe Victoria, şu anda ise Kraliçe II. Elizabeth'in armasıdır
Kraliyet armalarından biri olan bu slogan İngiltere’de bir çok kamu binasında (tüm İngiltere ve Galler’deki mahkemeler) asılıdır. Sömürge döneminde İngiliz Milletler Topluluğu’nun bir çok kamu binasında da mevcuttu. Ayrıca İngiliz hükümetinin bir çok resmi belgesinde (örneğin İngiliz pasaportlarının ön kapağında) yer alır.
Biraz ilerleyince, Nicolas O'Conor anıt şapelini görürüz.
Kristogram (Hristogram), İsa Mesih’in Yunanca adı olan Christos kelimesinden türetilen ve Hristiyan Kilisesi'nde dinî sembol olarak kullanılan monogram veya harflerin birleşimine verilen isimdir.
Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için Yunan alfabesini hatırlatmakta fayda gördüm.
En eski kristogram olan Chi-Rho (Ki-Ro), Yunanca ΧΡΙΣΤΟΣ (CHRISTOS - İSA) kelimesinin ilk iki harfinin (ΧΡ), Ro'nun dikey çizgisinin Ki’nin merkezini kesecek şekilde üst üste getirilmesiyle oluşturulmuştur.
Alfa ve Omega terimi, İsa'nın "Ben Alfa ve Omega'yım" ifadesinden gelir.
Bu cümle, birçok Hıristiyan tarafından İsa'nın veya Tanrı'nın ezelden ebede kadar var olduğu şeklinde yorumlanır. Hıristiyan mezheplerinin çoğu, bu ifadenin hem İsa hem de Babası (Tanrı) için geçerli olduğunu kabul eder.
Sir Nicholas Roderick O'Conor GCB GCMG PC (1843 - 19 Mart 1908) İrlanda kökenli bir İngiliz diplomattı. Öldüğünde, Osmanlı İmparatorluğu nezdindeki İngiliz Büyükelçisiydi.
GCB (Knight Grand Cross) : Banyo nişanının en üst rütbesi olan Şövalye Büyük Haç nişanı
GCMG: (Knight Grand Cross): Saint Michael ve Saint George Şövalyelik nişanının en üst rütbesi
PC (Privy council) : Birleşik Krallık Özel Konseyi. Birleşik Krallık hükümdarının resmî danışma konseyidir.
O'Conor, hariciyeye 1866 yılında girdi. Önce, Berlin'deki Büyükelçilikte çalışmaya başladı ve 1870'te Üçüncü Katip rütbesine yükseldi. Daha sonra Madrid, Lahey, Rio de Janeiro ve Paris'te görev yaptı. Pekin ve Washington'da maslahatgüzar olarak çalıştıktan sonra Bulgaristan'a Başkonsolos olarak gönderildi.
O'Conor'un bakanlıktaki ilk ataması Pekin'deki İngiliz Elçiliği'neydi.Sonra sırası ile;
- 1892: Kore İmparatorluğu'nun başkenti Seul’de Orta elçi.
- 1895: Çarlık Rusya'sının başkenti Sen Petersburg'ta Britanya Majestelerinin Büyükelçisi.
- 1896: Birleşik Krallık Hükümdarının Özel Konseyinde danışman.
- 1898: İstanbul'da Osmanlı İmparatorluğu nezdinde Büyükelçi.
O'Conor, geçirdiği bir mide kanaması sonucu İstanbul'da öldü. Sultan III.Mehmet zamanında Kraliçe I. Elizabeth'in Büyükelçisi Sir Edward Barton'un 1597'de Heybeliada'da ölmesinden sonra İstanbul’da görevde iken ölen ikinci İngiliz Büyükelçisiydi.
Bir diğer anıt ise 1855 yılında ilk olarak Tarabya Kırım Mezarlığı'na dikilen, Sultan'ın askeri hastaneye dönüştürülen Tarabya'daki konağında ölen Kraliyet Donanması ve Kraliyet Deniz Piyadeleri'nden 18 personelin mezarlarıyla birlikte buraya nakledilen "Tarabya’da defnedilenler Anıtı" dır. Deniz hastanesi olarak kullanılan bu konağın yerinde bugün Alman Büyükelçiliğinin yazlık konutu vardır.
Her iki Dünya Savaşında ölen yaklaşık 450 İngiliz Milletler Topluluğu askeri bu mezarlıkta özel parsellere gömüldü. Birinci Dünya Savaşı'nda ölen ve bu parsellere gömülen 407 kişinin 60'ının kimliği saptanamamıştır. Bunların çoğu Türkiye'de ölen savaş esirleriydi.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye tarafsızlığını korudu ve savaşa girmedi. Burada gömülü olan Milletler Topluluğu askerleri, çoğunlukla Ege'deki operasyonlar sırasında esir alınan, Almanya ve İtalya'ya nakledilmeyi bekledikleri kamplardan kaçmaya çalışırken ölen ve cesetleri Türkiye kıyılarına vurmuş olanlardı . İkinci Dünya Savaşına ait mezar sayısı 39 olup, 14'ünün kimliği bilinmemektedir.
Savaş mezarları parselleri içinde, 1919 ve 1920'de ölen ve o tarihlerde Maslak ve Osmaniye mezarlıklarına gömülen Hint ordusunun 122 askeri için yaptırılan Haydarpaşa Kremasyon Anıtı vardır. 1961'de, bu mezarlıklar artık korunamadığından, Hinduların külleri bu anıtın çevresine serpiştirilmiş, Müslüman olanların ise kemikleri buraya getirilmiş ve yeniden gömülmüştür.
Daha sonra, Rusya iç savaşı sırasında Güney Rusya ve Transkafkasya Cumhuriyetlerindeki mezarlıklara gömülen ve mezarları artık muhafaza edilemeyen Dunsterforce subay ve askerlerini anmak için HAYDARPAŞA ANITI'nın her iki tarafına, anıta dikey olacak biçimde, iki yazılı panel eklendi.
1918 yılında Azerbaycan Türkleri, Baküyü işgal eden Bolşevik Rus ve Ermenilere karşı Türk Ordusunu desteğe çağırır. Nuri Paşanın kumandasında Kafkas Türk-İslam Ordusu kurulur ve Azerbaycan içlerinden Bakü üzerine ilerlemeye başlar.
Türk ordusu karşısında sıkışan Ermeniler kendilerini kurtarması için İngiltereye başvururlar. İngiltere de resmi adı "Kafkasya'daki İngiliz Askeri Misyonu" olan ama komutanı Tümgeneral Lionel C. Dunsterville (1865-1946) adıya anılan bu gizli birliği (Dunsterforce) kurar Kafkasya’ya gönderir. Birlik 450-1.000 İmparatorluk askerinden oluşuyordu. Görevi, İran - Güney Azerbaycan’daki Türk ilerleyişini durdurmak ve Bakü'nün muazzam petrol tesislerini Osmanlılar ve Almanlar'ın eline geçmesini önlemekti. Çarpışmalar sonunda 15 Eylül 1918'de Bakü Türkler tarafından kurtarılır.
Türk ordusu karşısında sıkışan Ermeniler kendilerini kurtarması için İngiltereye başvururlar. İngiltere de resmi adı "Kafkasya'daki İngiliz Askeri Misyonu" olan ama komutanı Tümgeneral Lionel C. Dunsterville (1865-1946) adıya anılan bu gizli birliği (Dunsterforce) kurar Kafkasya’ya gönderir. Birlik 450-1.000 İmparatorluk askerinden oluşuyordu. Görevi, İran - Güney Azerbaycan’daki Türk ilerleyişini durdurmak ve Bakü'nün muazzam petrol tesislerini Osmanlılar ve Almanlar'ın eline geçmesini önlemekti. Çarpışmalar sonunda 15 Eylül 1918'de Bakü Türkler tarafından kurtarılır.
Savaş mezarları parselinde ayrıca, Birinci Dünya harbinde, Güney Rusya, Gürcistan ve Azerbaycan'da savaşan, mütarekeden sonra Rusya ve Transkafkasya'da operasyonlara katılan, mezarları bilinmeyen 30'dan fazla Milletler Topluluğu askerinin hatırasını yad etmek için inşa edilmiş bir anıt daha vardır.
Savaş mezarları parselinde, bir de Türkiye'de hayatını kaybeden Gordon Highlander'lerin anısına dikilen Gordon Highlander ANITI vardır.
Gordon Highlanders (Gordon kuzey İskoçya'lıları), İngiliz Ordusu'nda 1881'den 1994'e kadar 113 yıl görev yapmış bir piyade alayıydı. Alay, adını İskoçya'nın kuzey-doğusunda, özellikle Aberdeen civarında bulunan Gordon Klanı'ndan alır.
Bu savaş dönemini anlatan bir kitapta, İngiliz askeri hastanelerinde (İngiliz Genel Hastanesi - günümüzde Sultan Abdülhamid Han Hastanesi- ve Selimiye kışla hastanesinde) günde 50-60 ölüm olduğu, bu askerlerin cesetlerinin öğleden sonra saat dörtte Haydarpaşa mezarlığındaki açık mezarlara (toplu mezar) atıldığı yazılıdır . Aynı kitapta, ölen subayların cenazelerinin ise tek tek gömüldüğü ve mezarlarına isimlerinin yazılı olduğu tahta levhaların yerleştirildiği de belirtilmektedir.
Yaklaşık 6000 askerin gömüldüğü toplu mezar mezarlığın sonundadır.
Bu mezarlığın bakımı Türkiye'deki İngiliz Milletler Topluluğu Savaş Mezarları Komisyonu (CWGC) tarafından denetlenmektedir.
Yaklaşık 6000 askerin gömüldüğü toplu mezar mezarlığın sonundadır.
Bu mezarlığın bakımı Türkiye'deki İngiliz Milletler Topluluğu Savaş Mezarları Komisyonu (CWGC) tarafından denetlenmektedir.
Adres:
Selimiye Mahallesi, 34668 Üsküdar/İstanbul