Tarabya sokağı
Tarabya sokağı, Londra'nın merkezinin 6.3 km güneydoğusunda yer alır.
Tarabya Boğaz'ın Avrupa yakasındaki bir bölgenin adıdır.
İstanbul boğazı (Boğaziçi), Karadeniz ile Marmara Denizini birbirine bağlayan bir su yoludur. Çanakkale boğazı ile birlikte Avrupa kıtasını Asya'dan ayıran güney sınırı oluşturur. 30 kilometre uzunluğunda ve 698 ila 3000 metre genişliğindedir. İstanbul'un Anadolu (Asya) ve Avrupa kısımlarını birbirinden ayırır.
Tarabya İngiltere için daima önemli bir bölge olmuştur.
On dokuzuncu yüzyılda, Pera'nın yaklaşık 15 kilometre kuzeybatısında bulunan Tarabya köyü, Karadeniz'den gelen serin esinti nedeniyle gözde bir sahil beldesi haline gelmişti.
1818'de, İngiliz büyükelçiliği doktoru Adam Neale, “sık sık Pera'dan 16 km uzakta olan Tarabya'ya, akıntıya karşı kürek çekerek gittiğini” yazmıştı.
1829'da Sultan II. Mahmut, İngiliz büyükelçisi Sir Robert Gordon'a Tarabya'daki bir evin kullanım hakkını verdi. Ancak birkaç yıl sonra, bu mülkün başlangıçta bazı Katolik Ermenilere ait olduğu ve Türk makamları tarafından yasadışı yollarla elde edildiği ortaya çıktı. Bunun üzerine İngiliz hükümeti mülkiyeti sultana iade etti.
24 Mayıs 1847’de Sultan Abdülmecid, Kraliçe Victoria’nın doğum günü şerefine, Tarabya’da içinde 4 ahşap yalı ve bazı terkedilmiş fabrika / depo binaları bulunan bir arsayı İngiliz Büyükelçiliğine hediye etti. Kraliyet Donanması'ndan Teğmen Glascott burayı inceledi, kurşun ve mürekepli kalemlerle güzel bir planını çıkarttı. Verilen arazi yaklaşık 3,5 hektardan oluşuyordu.
Tarabya'da Sultan Abdülmecit'e ait tahta bir köşk vardı. Kırım savaşı sırasında, 1854 yılının başlarında Sultan, bu köşkü bir deniz hastanesi olarak kullanılmak üzere İngiliz deniz kuvvetlerine tahsis etti. Başlangıçta 40 olan yatak sayısı yandaki bir binanın da alınması ile 100-150'ye çıkarıldı. Florence Nightingale'in 1855 yazında bu hastaneyi ziyaret etmiş olduğu düşünülmektedir. Kırım Savaşı sırasında, Tarabya köyü, özellikle Kırım'da savaşan yüksek rütbeli subayların eşleri sayesinde popüler bir İngiliz beldesi haline geldi. Bu hastanede, savaşın sonlandığı 1856 haziranına kadar, gemilerinde tedavi edilemeyen 1775 hasta başarı ile tedavi edildi ve ameliyat edilen 230 hastanın sadece 22'si öldü.
Sultan Abdülaziz, deniz hastanesi olarak kullanılmış olan ahşap köşkü kagir olarak yeniden yaptırmak için yıktırdı. Abdülaziz'in halefi Sultan II. Abdülhamid, 1880'de Alman İmparatoru I. Wilhelm'e cemile yapmak için yıkık köşkün arazisini Alman hükümetine hibe etti. Alman hükümeti de bu arsaya 1887-1900 yılları arasında bir yazlık elçilik binası yaptı.
Tarabya'nın Birleşik Krallık için önemli bir bölge olmasının bir başka nedeni de, Tarabya'da, İngiliz deniz hastanesinde ölen subayların ve askerlerin gömüldüğü bir İngiliz mezarlığı (Tarabya Kırım Mezarlığı) olduğu gerçeğidir. Daha sonra bu mezarlık Haydar Paşa Mezarlığı'na nakledildi.
Tarabya Boğaz'ın Avrupa yakasındaki bir bölgenin adıdır.
İstanbul boğazı (Boğaziçi), Karadeniz ile Marmara Denizini birbirine bağlayan bir su yoludur. Çanakkale boğazı ile birlikte Avrupa kıtasını Asya'dan ayıran güney sınırı oluşturur. 30 kilometre uzunluğunda ve 698 ila 3000 metre genişliğindedir. İstanbul'un Anadolu (Asya) ve Avrupa kısımlarını birbirinden ayırır.
Tarabya İngiltere için daima önemli bir bölge olmuştur.
On dokuzuncu yüzyılda, Pera'nın yaklaşık 15 kilometre kuzeybatısında bulunan Tarabya köyü, Karadeniz'den gelen serin esinti nedeniyle gözde bir sahil beldesi haline gelmişti.
1818'de, İngiliz büyükelçiliği doktoru Adam Neale, “sık sık Pera'dan 16 km uzakta olan Tarabya'ya, akıntıya karşı kürek çekerek gittiğini” yazmıştı.
1829'da Sultan II. Mahmut, İngiliz büyükelçisi Sir Robert Gordon'a Tarabya'daki bir evin kullanım hakkını verdi. Ancak birkaç yıl sonra, bu mülkün başlangıçta bazı Katolik Ermenilere ait olduğu ve Türk makamları tarafından yasadışı yollarla elde edildiği ortaya çıktı. Bunun üzerine İngiliz hükümeti mülkiyeti sultana iade etti.
24 Mayıs 1847’de Sultan Abdülmecid, Kraliçe Victoria’nın doğum günü şerefine, Tarabya’da içinde 4 ahşap yalı ve bazı terkedilmiş fabrika / depo binaları bulunan bir arsayı İngiliz Büyükelçiliğine hediye etti. Kraliyet Donanması'ndan Teğmen Glascott burayı inceledi, kurşun ve mürekepli kalemlerle güzel bir planını çıkarttı. Verilen arazi yaklaşık 3,5 hektardan oluşuyordu.
Tarabya'da Sultan Abdülmecit'e ait tahta bir köşk vardı. Kırım savaşı sırasında, 1854 yılının başlarında Sultan, bu köşkü bir deniz hastanesi olarak kullanılmak üzere İngiliz deniz kuvvetlerine tahsis etti. Başlangıçta 40 olan yatak sayısı yandaki bir binanın da alınması ile 100-150'ye çıkarıldı. Florence Nightingale'in 1855 yazında bu hastaneyi ziyaret etmiş olduğu düşünülmektedir. Kırım Savaşı sırasında, Tarabya köyü, özellikle Kırım'da savaşan yüksek rütbeli subayların eşleri sayesinde popüler bir İngiliz beldesi haline geldi. Bu hastanede, savaşın sonlandığı 1856 haziranına kadar, gemilerinde tedavi edilemeyen 1775 hasta başarı ile tedavi edildi ve ameliyat edilen 230 hastanın sadece 22'si öldü.
Sultan Abdülaziz, deniz hastanesi olarak kullanılmış olan ahşap köşkü kagir olarak yeniden yaptırmak için yıktırdı. Abdülaziz'in halefi Sultan II. Abdülhamid, 1880'de Alman İmparatoru I. Wilhelm'e cemile yapmak için yıkık köşkün arazisini Alman hükümetine hibe etti. Alman hükümeti de bu arsaya 1887-1900 yılları arasında bir yazlık elçilik binası yaptı.
Tarabya'nın Birleşik Krallık için önemli bir bölge olmasının bir başka nedeni de, Tarabya'da, İngiliz deniz hastanesinde ölen subayların ve askerlerin gömüldüğü bir İngiliz mezarlığı (Tarabya Kırım Mezarlığı) olduğu gerçeğidir. Daha sonra bu mezarlık Haydar Paşa Mezarlığı'na nakledildi.
1856 yılında, Canning (Stratford Canning, Stratford de Redcliffe 1. Vikontu, KG, GCB, PC, 1786 - 1880, İngiliz asıllı diplomat ve siyasetçi, 1841'den 1858'e kadar Osmanlı İmparatorluğu nezdinde görev yapan İngiltere Büyükelçisi) görüntüsü çok çirkin olan eski fabrika binalarının o güne kadar yıkılmadığını ve en iyi çözümün bu araziye yeni bir yazlık konut inşa etmek olacağını düşündü.
1867'de Sir Henry George Elliot GCB (1817-1907) İstanbul'a büyükelçi olarak atandı. Bu görevi 1877'ye kadar sürdürdü ve Tarabya'daki İngiliz yazlık elçilik binasının inşaatı onun döneminde başladı. Yeni bina 1870 Mayıs'ında bitti ve oturulmaya başlandı.
Bu muhteşem bina 13 Aralık 1911'de muhtemelen bir kaza veya bir ihmal nedeniyle yandı ve hiçbir zaman yeniden yapılmadı.
1867'de Sir Henry George Elliot GCB (1817-1907) İstanbul'a büyükelçi olarak atandı. Bu görevi 1877'ye kadar sürdürdü ve Tarabya'daki İngiliz yazlık elçilik binasının inşaatı onun döneminde başladı. Yeni bina 1870 Mayıs'ında bitti ve oturulmaya başlandı.
Bu muhteşem bina 13 Aralık 1911'de muhtemelen bir kaza veya bir ihmal nedeniyle yandı ve hiçbir zaman yeniden yapılmadı.
Adres:
Londra SE22